Wednesday, April 28, 2010

solcuyum liberalim fenerbahçeliyim

My Political Views
I am a left social libertarian
Left: 6.19, Libertarian: 5.18

Political Spectrum Quiz

My Foreign Policy Views
Score: -7.58

Political Spectrum Quiz

My Culture War Stance
Score: -7.81

Political Spectrum Quiz

Monday, April 26, 2010

1999 yılında şiir yazan ve kelime oyunlarını seven bir insandım

b


seni benden her şey ayırabilir
bu şehir
bu yağmur
bu yol
tıpkı başkalarını
yine  başkalarından ayırdığı gibi
eksilir
azalırız
aslında ayrıldıkça yayılırız
ayrıldıkça çoğalırız
ama yine de
ezilir
büzülürüz
ve bunu
her şey
yapabilir
ve bu
her şey
e
k
arşı koyma gücümüz
b
ağın gücüdür
şehrin bölemediği
yağmurun çözemediği
yolların kesemediği
bir b
ağımız varsa şayet
ki buna
aşk
diyorlar
seni benden
hiç
bir
şey
ayıramaz.

17/10/1999

Kırk yıllık bilgisayarımıza ubuntu kurmak için orada ne var ne yoksa harici hdd'ye atmış burak, yedeklenen klasörleri kurcalarken eskimiş yazılarımı bulmak bana sürpriz oldu, bu 16 yaş şiirciğimi okuyunca aklıma "network theory"nin gelmesi ise bambaşka bir duygu fişfişfiş güzel özetlemişim.

Sunday, April 18, 2010

bizim mahallenin vosvosları

madem template'imi değiştirdim neden bu güzellikleri buraya koymayayım templeytin anlam ve ehemmiyetine uygun olarak dedim.

çok seviyorum vosvosları. bir gün iyi ve güzel bakabileceğime inanırsam inat edip alıcam bi tane.

iki fotoğraf da gerçek polaroidle çekildi bu arada fotoşort çakması polaroid değil yani sdfsdf

Wednesday, April 14, 2010

küçükken

sevgilimi aradığımda telefon telesekretere düşünce küçüğüüüüm daha çok küçüğüüüüüm o yüzdeeen'i kaydetmiştim mesaj olarak. kimbilir ne huysuzluk yapmıştım. on yedi buçuk yaşındaydım. çok yaramazdım.

Monday, April 5, 2010

sürekli okuma isteği

lisanstayken (işletme) önce matematikle çift anadala başlayıp sonra okulun bir takım sorunları yüzünden bırakmak zorunda kalmıştım, durup dururken lineer cebir ve kombinatorik analizler okumam beni neşelendirmişti.

daha sonra herkes para banka gibi tırıvırı dersleri seçmeli ders olarak alırken ben gittim yazılım mühendisliğinden önce C dersi sonra da database dersi gibi SQL filan anlatılan iki ders aldım. canım çıkmıştı ama yine çok zevk almıştım.

lisans bitti hem işi ezbere yapmak istemediğimden hem de türkiye'de farklı ve az bulunan bir özellik diye temel olarak uluslararası finansal raporlama standartları anlatılan muhasebe ve denetim yüksek lisansında master of science aldım (burak'ın deyimiyle gerçek olmayan bilim sdfdsfd)

bir seneye yakındır da beni çok çok çok mutlu eden aslında temelde sosyoloji doktorası gibi dizayn edilmiş örgütsel çalışmalar programında doktora yapıyorum ve tatmin olma duygum tavan yapıyor.

burak elektronik mühendisliğiyle birlikte fizik çift anadalı yaptığı için bir takım teoriler, deneyler anlattıkça da içim bir hoş oluyor, bu akşam ntv'de cern'ü tartıştıkları programdaki adamlara sinir olurken onlara "siz yanlış konuşuyorsunuz, o öyle öyle değil böyle böyle, çene yapmayın!" deme yetim olsaydı keşke diye düşündüğüm için teorik fizik bilmek istedim.

alanım dışındaki herhangi bir akademik makaleyi anlayamayınca da mutsuz oluyorum genelde, uzman birine denk gelirsem de başının etini yiyorum bana bunu anlat anlat anlat diye zıvzıvzıv.

neyse, hayatımın sonuna kadar merak ettiğim her şeyi okuyabilirim gibi geliyor. keşke iş diye bir şey olmasa ve üniversiteler elini kolunu sallaya sallaya girilebilen yerler olsa, sabahtan akşama kadar okullara gidebilirim. benim de fantazim bu.

Sunday, April 4, 2010

pisişiğin patisindeki yara geçmemiş




Böylelikle kendisine veterinerimiz bir adet elizabet hediye etmeyi uygun görmüş ki yine yalaya ısıra bandajı koparıp sonra da yarayı iyice deşmesin. Elizabetin boyun kısmındaki beyaz kurdela nedeniyle annem ve babam durumu sevimli hale getirerek "gelin gibi oldu pisişik" dediler, hemen meraklanıp cam açtırdım ben de. Hafif sinirli gibi bakıyor dey mi?

Yürürken kafasındaki koniyi hesaplayamayıp bir yere çarpınca ödü kopuyormuş ve salaklayıp geri geri yürüyormuş.

Hasta olmak ne zor.

Lecce

Lecce'ye gidecekmişiz, bir takım kiliseler, katedraller görmenin yanısıra denize de girilebiliyor olması şahane. Üstelik arabayla Çeşme'ye kadar gidip sonra feribotla Birindisi'ye geçersek oradan sadece 40 km'ymiş. Faydalı linkler:

Wiki
tripadvisor
italyworldclub

Saturday, April 3, 2010

tiebreak


akşam fenerbahçe acıbadem - cannes maçını izlerken düşündüm, ben küçükken sayı almak için servisi kullanan takım olmak gerekiyordu, yani servis kaçınca top karşı takıma geçiyordu ancak sayı yazmıyordu, maçlar da 15'te bitiyordu, sadece tiebreak'te maç hem 15te bitiyordu hem de servis kaçarsa sayı yazıyordu. uzun zamandır 25'te biten setler de eski zamanın tiebreak'i gibi oynanıyor, şimdiki tiebreak'in normal bir setten tek farkı ise 15'te bitmesi. 

bu sayı almak için servisi de kullanan takım olma kuralının en eziyetli tarafı yıldızların (11-17 yaş arasıydı sanırım) henüz servis atma yetisinin tam gelişememiş olmasından takımların karşılıklı servis kaçırma döngüsüne girmesiydi, hop servis kaçar bi tur dönersin karşısı da servisi kaçırır bi tur daha dönersin kabus gibi dön allah dön o maç bitmez. gerçi şimdi de servis kaçıra kaçıra oyun dönmeden sayı kayıpları/kazançları oluyordur belki bilemiyorum.

çok özlüyorum voleybol oynamayı, bu akşam maçı izlerken manşet ala ala moraran kollarımı hatırladım, pasördüm ben, boyum ona yetiyordu ama demir tozlarıyla koşa zıplaya file üzerinde gerektiği kadar yükselebilmeyi başarmıştım, kaderim rıdvana benzemeyeydi iyiydi, üstelik yorumcu bile olamadım! objektif de değilim! vay halime!

(not: fotoğrafı papazınçayırı'ndan çaldım)

burCHE notes

burcebudanur.com'a yazacak kadar mühim bulmadığım şeyleri ff'e yazacağıma ve arada göçüp durdukça ulan gitti gidiyor yazılar diye heyecanlanacağıma uygun gördüklerimi mini bi bloga yazayım dedim, çogüzel yaptım ço' da iyi yaptım bence.

dün gece düştüğüm url çıkmazından beni çıkartan serkan karşime de teşekkürler, zarif devrimimizin zafer turunu ferrarilerle atacağımız günler bizi bekler.