Saturday, May 22, 2010

aşk-ı memnu'da ne oldu?


Zeynep: ya işte o orman sahnesini anlatim
hah
işte yatırdı behlül bunu
bihter olmaz aşkım burda dedi üste çıktı resimde görüldüğü gibi sdşfldfsşdsfş

Burce: sdfsdfdsf

Zeynep: sonra nihalden ayrıl dedi kalktı gitti şlsdfkşsdlkfşsdflksddf
behlül kaldı mı eli sikinde

Burce: HAHAHHAAHHAAH

Zeynep: sşdfkşsşdsdşfs

Burce: sdflksdjflksdjflksdjsdklfjdsf

Zeynep: sdfsfdsddfsfsd
çık içimden bihter çık! diye baaardı

Burce: dfklsjdklsdjflksdjfklsdfj

Zeynep: "çık içimden" muhabbetiyle karşılaşırsan
espriyi anla diye sölüyom
ben karşılaştım. NEYSE EFENDİM
behter geldi

Burce: eyvallah kanka

Zeynep: bihter

Burce: djkdlsf

Zeynep: sdşlfdssdf
masaya oturcak

Burce: beher dürzü

Zeynep: ednan baktı saçında çalı çırpı var
aldı
işte ter içinde kalmışsın dedi

Burce: ohahshdshd

Zeynep: ay çok koştum falan dedi bu
neyse behlül geldi
nihal sen daha yeni çıkmamış mıydın dedi
dizim yandı geri geldim dedi behlül masaya oturdu
onun da sırtı toprak
nihal "bu ne böle yerlerde mi yuvarlandın dedi"

Burce: şaka

Zeynep: firdevs böle bakışlara başladı

Burce: sdjfksdjsdlkfjsdlkf
ayılar ya

Zeynep: bihter de şey dedi
e ben de korudaydım, neden karşılaşmadık acaba dedi
nihal böle kıllandı (o arada bitiş müziği girdi)

Burce: sdfsdfdfsdfds

Zeynep: firdevs böle bi bihtere bi behlüle bakıyo
nihal bi bihter e bi firdevse bi behlüle bakıyo
bihter de havaya baka baka su içiyo
dsfdssdf öle bitti

Burce: ahahahhahahahahhahhaha
of flash animasyon gibi anlattın
jsdfkldlksdjfdsfjsdlfk

Zeynep: sdfsdfsd

Burce: pokeimam
tesbih
sdjfdklsjsfjsf

Zeynep: sdfsdfsdfsa

Thursday, May 20, 2010

liriklik


Erdal: of canım nasıl paris çekti
me: ay çok sıkıldım
Erdal: şimdi orada olmak vardı anasını satayım
me: benim de çekti ya
fıtı fıtı yürümek istiyorum
bilmediğim herhangi bir şehrin
Erdal: amsterdam da olur :P
me: sokaklarında
ama tabi yozgat filan değil
sdjfklsdjflksdf
Erdal: ahahaha
çorum'a gidip oradan yozgat yapar
me: HAHAAHAH
Erdal: niğde ile finale erdiririz

(bu aralar çok verimli loglar oluyor, gülme verimi yüksek loglar, arada paylaşayım böyle, ama tabi yozgat filan değil sdfsdfs)

Tuesday, May 4, 2010

kankardeşim pın pın


namık kemal ilkokulu'nda 2. sınıftayız. pınarlar folklor oynamış, 23 nisan olması gerek, burak henüz 3 yaşında var yok, elimden bayrağı almış, bizim sınıf bi danslar ediyordu sonra bir ara o bayrağı önümüzde açıyorduk öyle bir şeyler. babam her öğretmen gibi lacivert takımı gri kravatı ile gülümsüyor, kolormatik gözlüklerini hâlâ çok seviyor, bıyıklarını kestiği zaman kendine yabancılaşıyor.

biz bugün kankardeşim pınpın'la bir kaç ay içerisinde ayrılacağımızı bilmiyorduk. aynı mahallenin iki küçük kızıydık, türk kolejinin yüksek duvarlarının tepesinde birbirimizi kovalar insanların yüreğini ağzına getirirdik, enerjimiz bitsin diye babam karşıdaki lisenin basketbol sahasında bize basket atmayı öğretirdi.

önce anneme lojman kurası çıktı ve o mahalleden taşınmamız daha ekonomik hale geldi, sonra benim ilkokul öğretmenim türk kolejine geçmeye karar verdi ve beni de yeni mahallemizdeki ilkokula almaya karar verdiler. pınar'la ilk ayrılığımız böyle oldu. kankardeş olmaya karar verdiğimiz günü hatırlıyorum. benim dizlerim hep yara olduğu için taze bir kabuğu kaldırmak yetmişti, onun da küpeden kulakları yara olurdu hep. (annelerimize bu yaptığımızı anlatınca epey azar işittiydik, ne pis kızlardık.)

.

kankardeşim pın pın beni 4 yıl önce chaotic evil bir adam uğruna terkettiydi, dün geri geldi. geçen dört yıl boyunca her gün özlemişim. ne kırgınlık ne sitem vardı içimde. yanımda olsa ağlarken göğsüme bastırır "üzülme kankam, güzel günler bizi bekler." derdim.
*
kankacım, haftasonu istanbul'a geliyor olman ne şahane bir şey!